Edinilmiş Mallara Katılım Rejimi
Mal rejimleri terimini; eşlerin sahip bulundukları malların yönetimi, mallardan yararlanma, mallar üzerinde tasarrufta bulunma ve eşlerin bu konudaki sorumlulukları, kısaca eşler arasındaki mali ilişkilerin düzenlenmesi olarak ifade edebiliriz. Bunun yanında; TMK’ da düzenlenen mal rejimine ilişkin hükümlerde, eşlerin aralarındaki mali ilişkilerin yanı sıra, eşlerin üçüncü kişilerle olan bazı mali ilişkilerine dair hükümler de yer almaktadır. II- MEDENİ KANUN’DA MAL REJİMLERİ Mal rejimlerinin bir kısmı Kanun’dan doğar. Eşler mal rejimlerini seçmedikleri takdirde, Kanun’dan doğan bu rejimi kabul etmiş sayılır. Bunlara yasal mal rejimi denilir. Bazı mal rejimleri ise Kanun’da kabul edilmekle birlikte, sözleşme ile kabul edildikleri takdirde yürürlüğe girerler; bunlar da seçimlik mal rejimleridir. Seçimlik mal rejimlerini seçmek için eşlerin, mal rejimi sözleşmesi yapmaları gerekmektedir. A.Yasal Mal Rejimi Kavramı Kanun’da kabul edilmiş, eşlerin herhangi bir mal rejimi seçmediği takdirde tabi olacakları mal rejimi, yasal mal rejimidir. Daha geniş bir tanımla yasal mal rejimi; “Evlenmeden önce veya sonra, malvarlığının yönetimi ve paylaşımı konusunda, Kanun’da yazılı seçimlik mal rejimlerinden birini, sözleşme yaparak seçmemiş olan eşlerin Kanunen tabi olduğu sistemdir. Yasal mal rejimi kavramı Medeni Kanun’da tanımlanmamakla birlikte, “Yasal Mal Rejimi” kenar başlığı altında, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanmasının asıl olduğu düzenlemesi yer almaktadır. Bu çerçevede; Kanun’dan doğan “yasal” mal rejimi, Medeni Kanun’a göre, “edinilmiş mallara katılma rejimidir” . Şu anki Medeni Kanunumuzda seçimlik mal rejimi olarak yer alan “mal ayrılığı rejimi”; eski Medeni Kanunumuzda “yasal mal rejimi” olarak belirlenmiş idi. Mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri, kendi mülkiyetinde bulunan malları yönetmekte bağımsız olduğundan, kadının kendi mallarının yönetimi bakımından eşinin baskısına maruz kalmayacağı, evliliğin sona ermesi halindeyse, malların tasfiyesinin basitçe gerçekleştirilebileceği düşünülmüştür. Ancak Kanun’daki bu düzenleme, kadını koruma amacıyla yapılmışsa da, kadın eş aleyhine olumsuz sonuçlar meydana gelmiştir. Şöyle ki, Türk aile toplumunda mesleği olmayan, çalışmayan kadınlar çoğunluktadır. Kadın, eşine her fırsatta ekonomik açıdan katkı sağlasa da kazanılan malların mülkiyeti çoğu zaman erkek eşe aittir. Eski Kanun’un kadın eş üzerinde pek çok olumsuz sonucu görüldükten sonra, yasal mal rejimi olarak mal ayrılığı rejiminin terk edilmesinin yerinde olduğu düşüncesindeyim. Çünkü şu anki yasal rejim olan edinilmiş mallara katılma rejiminde; evlilik birliği süresince eşlerin edindikleri mallar, hangi eşin üzerine kayıtlı olursa olsun, tasfiye anında mevcut ise, eşlerin her biri bu mallar üzerinde eşit hakka sahip olacaktır. B-Seçimlik Mal Rejimi Kavramı Türk Medeni Kanununun 202.Maddesinin 2. Fıkrasında “Eşler mal rejimi sözleşmesi ile kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler” hükmüne yer verilmiştir. Böylelikle; eşlerin kanunun ön gördüğü diğer mal rejimi çeşitlerinden birini kabul edebilecekleri belirtilmiştir. Yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma rejimi” dışında kalan seçimlik mal rejimleri 3 tanedir. Bunlar; mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı rejimidir. 1.Mal Ayrılığı Rejimi Tarafların yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine tâbi olmak istememeleri halinde seçebilecekleri mal rejimlerinden biri mal ayrılığı rejimidir. Mal Ayrılığı rejiminde eşlerden her birinin kendi edindiği malı, geliri ve kazancı kendisine aittir. Yine her eşe ait mal, gelir ve kazanç ait olan eşin kendi tasarrufunda bulunmakta olup diğer eşin bu mal ve gelirlerin yönetim ve idaresinde söz hakkı bulunmamaktadır. Mal ayrılığı rejimi kabul eden eşler, her zaman yeni bir mal rejimi sözleşmesiyle önceki veya başka bir mal rejimini kabul edebilirler. Mal ayrılığı rejimini taraflar ortak kararları ile seçebilecekleri gibi, haklı bir neden olması halinde taraflardan birinin mahkemeye başvurusu üzerine hâkim tarafından verilecek karar ile de mal ayrılığı rejimine geçilmesi mümkündür. 2.Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri yasal sınırlar içinde kendisi¬ne ait malı serbestçe yönetme, yararlanma ve tasarruf hakkına sahiptir. (Md. 244) Malın eşlerden hangisine ait olduğu hakkında uyuşmazlık çıkması halinde her¬kes kendi iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Kime ait olduğu kanıtlanamayan mal eşlerin paylı mülkiyetinde sayılır. (Md. 244) Örneğin tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmaz malın eşlerden kime ait olduğu kanıtlanamadığı takdirde her iki eşin paylı malı olduğunun kabulü gerekecektir. (Md. 245) Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde eşlerde eşler kendi borçlarından bütün mal¬varlıkları ile sorumludur. (Md. 246) Evlilik birliğini temsilen (Md. 189) yapılan borçlardan eşler zincirleme sorumlu oldukları halde; Paylaşmalı mal ayrılığı reji¬minde her eş kendi borcundan dolayı bütün malvarlıkları ile sorumludur. 3.Mal Ortaklığı Rejimi Tmk nın256-281. Maddelerinde düzenlenen seçimlik rejimlerden biridir. Kanuna göre “Mal ortaklığı rejimi, ortaklık malları ile eşlerin kişisel mallarını kapsar. “ Taraflar evlenmeden önce ya da sonra bu rejimi seçebilirler. Bu mal rejiminde ortaklık malları bölünmemiş halde eşlerin mülkiyetinde bulunur. Eşler olağan yönetim dışında bu mal rejiminde ortaklık malları üzerinde tek başına tasarrufta bulunamazlar. C-Olağanüstü Mal Rejimi Kavramı Kanunun öngördüğü bazı olağanüstü nitelikli durumlarda eşlerin veya eşlerin alacaklılarının korunması amacıyla aralarındaki mal rejimlerinin (edinilmiş mallara katılma rejiminin, mal ortaklığı veya paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birinin) kendiliğinden (kanun gereği) veya mahkeme kararı ile en azından eşlerden birinin iradesine karşı olarak mal ayrılığına dönüştüğü durumlarda söz konusu olur. Olağanüstü Mal Rejimine Geçiş aşağıdaki şekillerde olur. 1. Eşlerden Birinin Talebi Üzerine TMK'nın 206. maddesi hükmüne göre "Haklı bir sebep varsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir." Kanun özellikle şu halleri haklı sebep olarak saymaktadır. i. Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması, ii. Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması, iii. Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi, iv. Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması, v. Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması. Ayrıca kanun, ayırt etme gücünden yoksun olanları korumak için, onun yasal temsilcisine bu sebeplere dayanarak hâkimden mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilme hakkı vermektedir. TMK'nın 208. Maddesi mal ayrılığına geçişten dönme hususunu düzenlemektedir. Buna göre "Mal ayrılığına geçişi gerektiren sebebin ortadan kalkması hâlinde hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine eski mal rejimine dönülmesine karar verebilir." Bu durumda eşler anlaşmaları halinde anlaştıkları mal rejimini seçebilmektedirler. Ancak eşlerin anlaşamamaları durumunda eski mal rejimine dönülmesi talep edilebilmektedir. 2. Alacaklının Talebi ile Üzerine TMK madde 210 hükmü uyarınca mal ortaklığını rejimini kabul etmiş eşlerden birine karşı icra takibinde bulunan alacaklı, haczin uygulanmasında zarara uğrarsa, hâkimden mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilmektedir. Söz konusu maddenin 2. fıkrası alacaklının bu konu hakkında ki isteminin her iki eşe yöneltmesini öngörmektedir. 3. Kanun Uyarınca Olağanüstü Mal Rejimine Geçiş TMK'nın 209. Maddesi mal ortaklığını kabul etmiş olan eşlerden birinin iflâsına karar verilmesi üzerine, ortaklığın kendiliğinden mal ayrılığına dönüşeceğini düzenlemektedir. Buna göre eşler arasında mal ortaklığı rejimi söz konusu ise ve eşlerden birisi iflas ederse, herhangi bir talep yahut mahkeme kararına gerek olmaksızın mal rejimi kendiliğinden mal ayrılığı rejimine dönüşecektir. TMK m.209 ile amaçlanan iflas edenin eşi ve iflas edenin alacaklılarının korunmasıdır. Zira iflas edenin eşi, mal ayrılığına kendiliğinden geçilmesiyle kişisel mallarını geri alabilecektir. Aynı şekilde iflas edenin alacaklıları da alacaklarının iflas halinde hangi mallardan karşılanacağı hususunda bilgi sahibi olabileceklerdir. Burada eşlerden birinin iflası, mal ayrılığına geçiş açısından yeterli görülen bir sebep olarak düzenlenmektedir. Eşlerin bu hususta talepte bulunmaları gerekmemektedir. Eşler arasında rejim edinilmiş mallara katılma rejimi ise, bu durum geçerli değildir. Zira edinilmiş mallara katılma rejimi özünde ayrılık esasına dayanmaktadır. Bu sistemde borçlu eşin alacaklılarının borçlu eşin katılma alacağı ve değer artış payı üzerindeki yararı söz konusu rejimin sona ermesi için haklı sebep niteliğinde değildir. III- EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNİN BAŞLANGICI Eşler arasındaki mal rejiminin başlangıç tarihi birçok açıdan önemlidir. Özellikle hangi malların edinilmiş, hangi malların kişisel mal olduğunu belirlemede bu tarih belirleyici olacaktır. Mal rejiminin başlangıç tarihinden önce eşlerin sahip oldukları tüm mallar kendi kişisel malları sayılacaktır. Mal rejiminin tasfiyesi aşamasında ise; eşlerden biri diğer eşin kişisel malı üzerinde herhangi bir hak iddia edemeyecektir. Edinilmiş mallara katılma rejiminin başlama anı, kanun gereği eşler mal rejimi sözleşmesi ile başka bir mal rejimi belirlememiş ise evlenme anıdır. Bununla birlikte seçimlik mal rejimlerinden birini seçmiş eşler daha sonradan yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine geçmeye yönelik mal rejimi sözleşmesi yaparlarsa sözleşme anı başlama anıdır. Eşler arasındaki rejim, haklı bir sebeple hakim kararı ile mal ayrılığına dönüştürülmüş ve bu sebep ortadan kalkmış ise yine eşlerden birinin istemi ve hakim kararı ile eski rejim olan edinilmiş mallara katılma rejimine çevrilir (MK m. 208/2). Bu durumda, karar tarihinden itibaren eşler arasındaki rejim edinilmiş mallara katılma rejimidir. Bu husus, hükümde açıkça belirtilmemiştir ancak “eşlerden birinin istemi üzerine” ibaresinden anlaşıldığı kadarıyla, eşlerden biri, mal rejiminin yasal mal rejimine geri dönmesine rıza göstermemiş olsa da, hakim aksi yönde karar verebilir. A. Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Bakımından Mal Grupları 1.Edinilmiş Mallar Edinilmiş mallara katılma rejimini oluşturan mal gruplarından ilki edinilmiş mallardır. TMK md.219' a göre ;'' Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır; 1) Çalışmasının karşılığı olan edinimler, 2) Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, 3) Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, 4) Kişisel mallarının gelirleri, 5) Edinilmiş malların yerine geçen değerler.'' Edinilmiş malın tanımı yapılırken, “KARŞILIK VEREREK” malın elde edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buradan yola çıkarak bir malın edinilmiş mal olarak nitelendirilebilmesi için ana kural emek yani çalışma karşılığı edinilmesidir. Bu kurala istisnalar getirildiği görülmektedir. Bunların başında; kişisel malların gelirleri ve sosyal güvenlik kurumları tarafından bir kereye mahsus olarak yapılan, emeklilik ikramiyesi veya iş kazası nedeniyle, çalışma gücünün kaybı gibi yapılan ödemeler gelmektedir. Ancak; sosyal güvenlik kurumları tarafından yapılan ödemeler ve çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatların TMK m.228/II çerçevesinde, kısmen veya tamamen ''kişisel mal'' olarak sayılabilmesi de mümkün olacaktır. Madde metninde yapılan sayım sınırlayıcı değildir. TMK md.219/f. II' de kullanılan “özellikle” ifadesi burada sayılanlar dışında, bunlara benzer malların da edinilmiş mal sayılabileceğini ifade eder. a.Çalışma Karşılığı Olan Edinimler Öncelikle, eşlerden her birinin mesleki faaliyeti sonucu elde ettiği gelir buraya girer. Yapılan iş (çalışma), bir işverene tabi bir çalışma olabileceği gibi, bağımsız olarak sürdürülen bir çalışma ya da tamamen bağımsız bir çalışma karşılığı elde edilen bir gelir olabilir. Buna göre, bir hizmet, vekâlet veya istisna sözleşmesine dayalı iş görme; bir kamu görevlisi olarak çalışma nedeniyle elde edilen gelir gibi; bir serbest meslek faaliyeti(mali müşavirlik, avukatlık vb), ticarî veya ziraî faaliyet nedeniyle elde edilen kazanç da edinilmiş mal sayılır (TMK.m.219/f.2/b.1). Örneğin, işçi olan eşin aldığı ücret, memurun aldığı maaş, avukatın aldığı vekâlet ücreti, doktorun veya eczacının elde ettiği gelir, tacirin veya esnafın elde ettiği kâr, çiftçinin elde ettiği kazanç bu çerçevede edinilmiş maldır. Eşlerin her türlü çalışmasının (bedensel veya fikirsel faaliyetinin) doğrudan veya dolaylı karşılığı olan her türlü gelir, edinilmiş mal sayılır. Bu bağlamda eşlerin, fikir ve sanatsal faaliyet sonucunda yarattıkları fikir ve sanat eseri üzerindeki (lisans, marka, patent, tasarım gibi) mali hakları nedeniyle elde ettikleri gelir de edinilmiş maldır. Çalışma karşılığı elde edilen gelire verilen adın bir önemi yoktur. Örneğin; ücret, maaş, kâr veya kâr payı, kazanç, zirai kazanç, vizite ücreti, aylık, haftalık, gündelik, ikramiye, bahşiş, kıdem tazminatı, prim, vekâlet ücreti, telif ücreti, transfer ücreti gibi değişik isimdeki ödemeler edinilmiş mal sayılır. Fakat çalışma karşılığı olsa da, çalışan eşin yararlanmasına yönelik olan (para dışında) yemek veya barınma imkânı gibi (birikim yapılamayan) edimler, edilmiş mal sayılmaz. Bu çerçevede; eşlerden birinin, bir esnaf işletmesi veya ticari işletme faaliyeti çerçevesinde ettiği gelir (kazanç) edinilmiş mal grubuna girdiği gibi; işletmeye ilişkin endüstriyel değer artışı da, edinilmiş mal sayılır. Kısaca, eşlerden birinin, bir işletme faaliyeti çerçevesinde yaptığı ekonomik faaliyetin her türlü (ücret, kar payı gibi) karşılığı, “çalışma geliri” olarak edinilmiş mal grubuna girdiği gibi; işletme malvarlığındaki artış da, eşin faaliyetine dayanıyorsa çalışma geliri olarak bu gruba girer. Fakat öğretide bu noktada bir ayırım yapılarak; kişisel malların “olağan yönetimi” sonucu ortaya çıkan değer artışının, kişisel mal grubunda yer alacağı; ancak “olağan yönetimi” aşan profesyonel bir yönetim sonucunda kişisel malların değeri artmışsa, edinilmiş mal grubu lehine denkleştirmenin gündeme geleceği ifade edilmiştir. Sadece bir mesleki faaliyetin icrası sonucunda elde edilen gelir değil, geçici olarak yapılan bir iş karşılığında elde edilen gelir de kanımızca edinilmiş mal sayılmalıdır. Örneğin mesleği avukatlık olan, fakat boş zamanlarda resim yapan bir kişinin, yaptığı tabloları satarak elde ettiği gelir de edinilmiş mal sayılmalıdır. b. Sosyal Güvenlik Kurumlarının ve Personele Yardım Sandıklarının Yaptığı Ödemeler Eşlerden birinin TMK. md. 219/ b.2’de sayılan kurum ve benzerlerinden aldıkları emekli maaşı, maluliyet ve işsizlik tazminatı gibi ödemeler edinilmiş mal sayılır. Bu ödemeler kişinin çalışma gücünün yaşlılık veya maluliyet gibi nedenlerle “kaybına karşılık olarak” yapıldığından edinilmiş mal olarak kabul edilmiştir. Düzenlemede bahsi geçen ödemelerin edinilmiş mal sayılabilmesi için, mal rejiminin devam ettiği zaman diliminde yapılması gerekir. Yoksa yapılması beklenen ödemelerin tasfiyeye dâhil edilmesi talep edilemez. Aynı şekilde mal rejimi sona erdikten sonra yapılan ödemelerde de hak iddia edilemez. Bent kapsamında yapılan ödemelere emekli maaşı ve ikramiyesi, İşsizlik parası ve dul-yetim aylığı örnek gösterilebilir. Eşin, evlilik süresince aldığı emekli aylığı ise, eğer mal rejimin tasfiyesi esnasında halen o eşin malvarlığında (para ya da ikame bir değer olarak) yer alıyorsa, TMK. Md. 219/1’ e göre edinilmiş mal olarak tasfiye hesabına dahil edilecektir. Tüketilmiş ise, kural olarak tasfiye hesabına dahil edilemezler. Buna karşılık evlilik sona erdiği (daha doğrusu mal rejiminin sona erdiği) tarihten itibaren elde edilecek emekli maaşı ise kişisel mal olarak değerlendirilir. c. Çalışma Gücünün Kaybı Nedeniyle Ödenen Tazminatlar Medeni Kanun’un md. 219/f.2/b.3 hükmüne göre, çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminat da edinilmiş mal grubunda yer almıştır. Buraya öncelikle, bir haksız fiil sonucunda iş gücünün kaybı nedeniyle Borçlar Kanunu md. 46’ya göre ödenen tazminat girer. Bu hükmün kapsamına, çalışma gücünün kaybından veya azalmasından doğan zarar gibi, yapılan tedavi ve bakım masrafları ile ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zarar için ödenen tazminatın gireceği kabul edilmektedir. Öğretide, sadece bir haksız fiil sonucunda ortaya çıkan çalışma gücünün kaybı tazminatının değil; sözleşmeye aykırılık oluşturan bir davranış nedeniyle oluşan çalışma gücünün kaybına ilişkin tazminatın da hükmün kapsamına gireceği haklı olarak ifade edilmiştir. Buna göre örneğin; bir iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle çalışma gücünü kısmen veya tamamen yitiren bir işçinin, gereken önlemleri almamış olan kusurlu işvereninden bu zararlara karşılık isteyebileceği tazminat da, Medeni Kanunun md. 219/f.2/b.3 hükmü uyarınca edinilmiş mal sayılır. ç.Kişisel Malların Gelirleri Medeni Kanun’un m. 119/f.2,b.4 hükmüne göre kişisel malların gelirleri de edinilmiş mal olarak kabul edilmiştir. Örneğin, eşlerden birine miras olarak kalan evin kira geliri veya bağın, tarlanın mahsulü ya da üçüncü bir kişinin yaptığı para bağışının getirdiği faiz geliri, kökeni kişisel mal olmasına rağmen, edinilmiş mal olarak kabul edilmiştir. Aynı şekilde kişisel mal grubuna giren hisse senetleri için ödenen temettü (kâr payı) ödemeleri ve fikri haklardan elde edilen kazançlar da, medeni semere olarak kişisel malın geliri sayılır ve edinilmiş mal grubuna dâhil olur. Sona eren ortaklığın tasfiyesi çerçevesinde elde edilen “tasfiye payı”, gelir niteliğinde olmayıp; payın yerine geçen “ikâme değer” niteliğindedir. Bunun nedenle, (kişisel mal grubuna giren ortaklık payının sağladığı) “tasfiye payı” edinilmiş mal değil, kişisel mal sayılır . Görüldüğü üzere, kişisel malların gelirleri, kişisel mal değil; aksine kanun gereği edinilmiş mal sayılmıştır. Fakat mal rejimi sözleşmesiyle, bunların kişisel mal sayılacağı kararlaştırılabilir. Kişisel malın gelirinin edinilmiş mal sayılması için, mal rejimi devam ederken elde edilmiş olması gerekir. Ürünün mal rejimi devam ederken elde edilmiş sayılmasında; doğal semerelerde, ürünün asıl şeyden ayrıldığı tarih(tarladan ekinin toplanması); hukuki semerelerde, muacceliyet tarihi esas alınır . Kişisel mallardan elde edilen ürünlerin kendiliğinden ortaya çıkması veya emek sonucu elde edilmesi ya da ürün elde edilmesinin bazı masrafların yapılmasını gerektirmesi; ürünün edinilmiş mal sayılması yönünden önemli değildir. Fakat masraflar kişisel mallardan yapılmışsa, elde edilen gelirden masraflar düşüldükten sonra kalan miktar edinilmiş mal sayılır. Örneklemek gerekirse Örneğin, Bayan (x) ile Bay (y) evlidirler ve edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler. Bayan (x)e, babası Bay (y) Denizli’de bir apartman dairesi bağışlamıştır. Bayan (B) dilerse bu apartman dairesini yazlık olarak kullanabilir. Ancak Bayan (x), bu daireyi kiraya vererek gelir elde etmeyi düşünmektedir. Burada dikkate alınması gereken husus, Bayan (x)’nin elde edeceği kira gelirinin TMK m.219/b.4 gereğince edinilmiş mal sayılacağıdır. Bayan (x) bu durumdan rahatsızlık duyuyorsa, eşi Bay (y) ile birlikte notere giderek bir mal rejimi sözleşmesi düzenlemeli ve TMK m.221/II hükmü gereğince babası tarafından kendisine bağışlanan apartman dairesinden elde ettiği gelirin kendi kişisel malı sayılmasını sözleşmede hüküm altına almalıdır. Çünkü kişisel malların gelirlerinin de kişisel mal sayılması için çiftlerin aralarında bu hususu düzenleyen bir mal rejimi yapmaları gerekmektedir. Aynı şekilde örneğin Bay (A)’nın babası Bay (D) vefat etmiştir ve Bay (A)’ya miras olarak bir tarla bırakmıştır. Söz konusu tarla TMK m.220/b.2 hükmü gereğince Bay (A)’nın kişisel malıdır. Ancak Bay (A)’nın tarladan elde ettiği gelir TMK m.219/II/b.4 hükmü gereğince, edinilmiş mal grubuna dâhil olacaktır. d. Edinilmiş Malların Yerine Geçen Değerler Edinilmiş malların yerine geçen (ikame) değerlerin de edinilmiş mal sayılacağı TMK m.219/II/b.5 hükmünde öngörülmektedir. Bu durumda edinilmiş mal grubuna dâhil olan bir malvarlığı değeri elden çıkmakta ancak onun yerine aynı veya farklı cinsten bir başka malvarlığı değeri girmektedir. Edinilmiş mal grubuna dâhil bir değer tüketilmişse veya bağışlanmışsa, bu halde çıkan değerin yerine geçen bir değerden söz edilemez. Ancak edinilmiş mal grubuna giren bir malvarlığının hasara uğraması veya yok edilmesi karşılığında ödenen tazminatlar dahi edinilmiş mal grubuna dâhil sayılacaktır. Bu gruba örnek verecek olursak, Bay (A) kendine ait bir atölyede dokuma tezgâhları işletmektedir. Bay (A)’nın atölyesinden elde ettiği gelir, çalışmasının karşılığı olduğu için TMK m.219/II/b.1 gereği, edinilmiş mal grubuna dâhildir. Bay (A), atölyesinden elde ettiği geliri dilerse harcayabilir. Edinilmiş mallara katılma rejiminde, mal rejimi süresince her eşin kendi malvarlığı üzerinde dilediği gibi tasarruf hakkı vardır (TMK m.223). Ancak Bay (A), atölyesinden elde ettiği bu geliri biriktirip kendisine bir dokuma fabrikası satın alırsa, söz konusu bu dokuma fabrikası TMK m.219/II/b.5 gereğince edinilmiş mal yerine geçen değer olduğundan, edinilmiş mal grubuna dâhil olacaktır ve mal rejimi sona erdiğinde tasfiyeye katılacaktır. 2.Kişisel Mallar a. Kanuna Göre Kişisel Mallar Kişisel malların neler olduğu TMK md.220' de sayılmıştır. Buna göre;” Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır: a) Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, b) Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, c) Manevi tazminat alacakları, d) Kişisel mallar yerine geçen değerler.” şeklinde kişisel mallar tek tek sayılmıştır. Madde metninden yola çıkarak, TMK md.219' da edinilmiş mallar sayılırken kullanılan “özellikle şunlardır” gibi bir ibarenin kişisel malların sayımında kullanılmadığı görülmektedir. Bu noktadan hareketle kişisel malların neler olduğunun teker teker sayılması ve net bir biçimde ortaya konması örnekseme yönteminin geçersiz olduğunun, sınırlı sayı ilkesinin geçerli olduğunun kanıtını oluşturmaktadır. Buna göre, kanunda sayılanlar dışındaki bir malvarlığı değerinin kişisel mal sayılması mümkün değildir. aa. Kişisel Kullanıma Yarayan Eşya TMK md.220/1' de “kişisel kullanıma yarayan eşya” kişisel mal olarak nitelendirilmiştir. Buna göre bahsi geçen malvarlığı değerinin kişisel mal sayılabilmesi için iki ana unsuru içinde barındırması gerekmektedir. Kişisel mal vasfını kazanmak için gerekli iki unsur malın; 1. Kişisel kullanım için uygun olması 2. Eşya niteliğini taşımasıdır. Kişisel kullanıma yarayan eşya, eşlerin yaşamını devam ettirebilmeleri için zorunlu olan giyim ve özel kullanım eşyalarıdır(Örneğin, makyaj malzemesi ve (kural olarak) ziynet eşyası, tıraş takımı, elbiseler, ayakkabıları, kol saati kişisel maldır) . Kişisel kullanıma yaramayan örneğin ticari eşyalar veya mesleki faaliyetin yürütülmesinde kullanılan eşyalar ise TMK md.220/1' e göre kişisel mal sayılamayacaklardır. Yine eşya olup olmadığı bir tarafa, bu özellikleri taşımayan para da, TMK md.220/1' e göre kişisel mal değildir Eşlerden birinin bir hobi olarak yaptığı faaliyet için gerekli olan eşya da kişisel mal sayılacaktır. Örneğin hobi olarak resim yapan kadının boya takımı kişisel maldır. Fakat nakit para ve sırf yatırım amacıyla edinilen mallar (yatırım amacı kişisel kullanıma üstün geldiği ölçüde) kişisel mal sayılmaz. Örneğin eşlerden biri, çalışarak yaptığı birikimlerle, yatırım için “ altın ” almışsa; bu altınlar kişisel mal değil, edinilmiş mal sayılır. Eşlerin mesleki faaliyetlerini sürdürmeleri için gerekli olan eşyaları da (kanun gereği) kişisel mal sayılmamıştır. Diğer eşin ya da diğer aile bireylerinden birinin de kullandığı eşya, artık “kişisel eşya” sayılmaz. Fakat eşyanın aile bireyi olmayan üçüncü bir kişiyle ortak kullanması, o eşyanın kişisel mal sayılmasına engel değildir. Sadece eşlerden biri tarafından kullanılmasına rağmen, eğer eşya diğer eş ve aile bireyleri lehine de kullanılmaktaysa; bu hükme göre “kişisel kullanıma yarayan eşya” sayılmaz. Örneğin erkeğin evliyken yaptığı birikimlerle sahibi olduğu ve sadece onun tarafından kullanılan otomobil, bütün aile bireylerinin ihtiyacına tahsis edilmişse; mesela, diğer eş ve çocuklar işe veya okula bu arabayla bırakılıyor veya bu otomobille birlikte seyahatlere çıkılıyor, gezmeye, pikniğe gidiliyorsa; bu otomobil artık kişisel mal değil, edinilmiş mal sayılır. Aynı şekilde, örneğin (aralarında yaptıkları işbölümü nedeniyle) sadece kadın tarafından kullanılan ev eşyası ( çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, ütü vb.) bütün aile bireylerinin ihtiyaçları için kullanıldığı için, kadının “kişisel kullanımına yarayan eşya” değildir. Bir malın, eşlerden birinin “kişisel kullanıma yarayan eşyası” sayılabilmesi için; bu malı kullanan eşin, kural olarak malın maliki olması da gerekir. Örneğin erkeğe annesinden miras olarak kalan gerdanlığı kadının kullanması, bunu kadının kişisel malı haline getirmez. bb. Mal Rejiminin Başlangıcında Sahip Olunan Mal Varlığı Değerleri Yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, eşlerin mal rejiminin başlangıcından önce edindikleri mallar, hangi yolla edinilmiş olursa olsun kişisel maldır. Edinilmiş mallara katılma rejiminde; rejimden önce edinilen mallar tasfiye halinde paylaşılmayacak, her eşin rejimden önce edindiği mal, kendisinde kalacaktır. Mal ortaklığı ve paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinde de; eşlere ait, rejimden önceki her türlü mal kişisel maldır. Zira mal rejiminin başlangıcından önce edinilen malların edinilme tarihinde mal rejimi yürürlükte olmadığından, bu malların kişisel mal sayılmayarak paylaşıma dahil olması mümkün değildir. Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde, MK m. 250/1’de “Eşlerden biri tarafından paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kurulmasından sonra edinilmiş olup..” ifadesi kullanılarak, rejimden önce edinilen malların, rejimin sona ermesi halinde paylaşılacak mallardan olmadığı belirtilmiştir. Edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerin rejim süresince miras yolu ile edindikleri mallar da kişisel mal sayılacaktır (TMK m. 220/2). Miras yolu ile edinilen malvarlığı değerinin yasal veya iradi mirasçı olarak edinilmesinin bir önemi yoktur. Her durumda kişisel mal sayılacaktır. Ancak, iradi mirasçı olarak malın edinilmesinde, ivazlı bir miras sözleşmesi yapılmış ve mirasçı eş bakımından karşılığı maddi bir değer olan edim öngörülmüş ise bu bedelin edinilmiş mallardan ödenmesi durumunda, edinilmiş mallar yönünden denkleştirmeye neden olabilecektir. Rejim süresince miras yoluyla kazanılan mallar; edinilmiş mallara katılma rejiminde olduğu gibi, mal ortaklığı rejiminde de kişisel mal sayılır. Ancak mal rejimi sözleşmesi ile eşler miras yoluyla kazanılan malların ortaklık malı olacağını kararlaştırmışlar ise; mirasın en azından saklı pay oranındaki bölümü ortaklık malı sayılacaktır. Bundan söz eden TMK m. 260/3 hükmünde geçen “saklı pay olarak isteyebileceği malvarlığı değerleri” ibaresinden anlaşıldığı kadarıyla, eşlere miras yoluyla intikal edecek malvarlığı değerlerinin, mal rejimi sözleşmesi ile ortaklık mallarından sayılacağının kararlaştırılmış olması halinde, bu miras payının en azından saklı pay oranında kişisel mal olarak sayılamayacağı öngörülmekte; saklı pay oranındaki malların, ortaklık malı sayılmaları hedeflenmektedir. Edinilmiş mallara katılma rejiminde, rejim süresince karşılıksız kazandırma yolu ile kazanılan mallar kişisel mal sayılır. Bu tür mallara örnek olarak şans oyunlarından kazanılan ikramiyeleri verebiliriz. Bir emek harcanmaksızın elde edilen bu mallar da kişisel maldır. Başka bir örnek de, eşlerden birine yapılan bağıştır. Bağışlar da kişisel mallardandır. Ancak bir malın değerinden daha aşağıda alınması, örneğin eşlerden birinin ağabeyine ait gayrimenkulü değerinin yarısına satın alması durumunda “karma bağış” söz konusudur. Bu durumda bu bedelin yarısı kişisel, yarısı edinilmiş mal sayılacaktır. Karşılıksız kazandırma yolu ile kazanılan mallardan bir diğeri de, ahlaki bir görevin ifası olarak veya örf ve adete göre yapılan yardımlardır. Mesela otuz yaşına gelen bir kişiye, Borçlar Kanunu’nun 62. m.’sinde, ahlaki bir görevin ifası şu şekilde tanımlanmıştır: “Borçlu olmadığı şeyi ihtiyariyle veren kimse hataen kendisini borçlu zan ederek verdiğini ispat etmedikçe onu istirdat edemez. Müruru zamana uğramış olan bir borcu eda yahut ahlaki bir vazifeyi ifa için verilen şey, geri alınamaz.” çalışmadığı için ailesinin yaptığı maddi yardım bu kapsamda değerlendirilebilir. Özellikle ülkemizde, çok sık rastlanan bir durumdur. Belirtmek gerekir ki, yapılan yardımın karşılıksız kazandırma olarak bu kapsamda değerlendirilmesi için, hukuki bir yükümlülük olarak değil, ahlaki bir görevin ifası veya örf ve adet nedeniyle yapılması gerekmektedir. Mal ortaklığı rejiminde, üçüncü kişilerin karşılıksız kazandırmaları, kişisel mal sayılır . Bu rejimde, üçüncü kişilerin karşılıksız kazandırmalarının kişisel olacağı belirtilmiş ancak Kanun’a göre kişisel mallar arasında sayılamamıştır. Zira mal ortaklığı rejiminde, Kanun’a göre kişisel mallar; eşlerden her birinin kişisel kullanımına ayrılmış olan eşyası ile manevi tazminat alacakları olarak belirtilmiştir. çç. Manevi Tazminat Alacakları Manevi tazminat davasının açılabileceği haller TBK md.56,58; FSEK md. 70/f.1, TTK md.56 vd. TMK md.25,121,174 olarak gösterilebilir. Manevi tazminat alacakları TMK md.220/b.3 düzenlenerek yasa gereği kişisel mal sayılmıştır. Tazminat talebinin eşe veya üçüncü kişiye yönelik olması önem taşımayacaktır. Kural olarak manevi tazminat talebi başkasına devredilemez, mirasçılara geçemez(TMK m.25/4). Fakat aynı maddede manevi tazminatı talep etmeye hakkı olan şahsın tazminat talebini ileri sürmesi halinde manevi tazminat isteme hakkının miras yoluyla mirasçılara ve sağ kalan eşe geçeceği de vurgulanmıştır. dd. Kişisel Malın Yerine Geçen Değer Yasa gereği kişisel mallar yerine geçen değerlerinde kişisel mal sayılacağı açıktır. TMK md.220/b.4, TMK md.219/II b.5 hükmüne paralel bir hüküm getirse de, TMK md.219/II b.5' in aksine emredici bir hüküm olup bir mal rejimi sözleşmesi ile bir mal rejimsel kişisel mal, edinilmiş mala dönüştürülemez. Aynı zamanda TMK md.219/b.4' te edinilmiş mal olarak sayılan kişisel malların gelirini kişisel malın yerine geçen değerlerden ayırt etmek önem taşımaktadır. Kişisel malın yerine geçen değerlerden kasıt mevcut malın yerine başka malın geçmesi, malın tahrip olması sonucu tazminata hak kazanılması gibi durumlardır. Bu noktada herhangi bir gelirden söz edilemez. b. Sözleşmeye Göre Kişisel Mallar Eşlerin (veya eş adaylarının) aksini öngörebilecekleri konulardan birisi, kanunda edinilmiş mal sayılan bazı malların, kişisel mal kabul edilebilmesidir. Mal rejimi sözleşmesiyle yapılacak bu düzenleme, eşlerden birisi veya her ikisi yönünden yapılabilir. Sözleşmeyle kişisel mal olarak kabul edilebilecek mallar 221. maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre, aşağıdaki malvarlığı değerlerinin, mal rejimi sözleşmesiyle, kişisel mal sayılması mümkündür. TMK md.221' e göre; kişisel malların kapsamının genişletilmesine ilişkin düzenlemeler, mal rejimi sözleşmesiyle yapılmalıdır. Mal rejimi sözleşmesinin geçerlilik şartlarına uyulmaksızın yapılan anlaşmalar hükümsüz sayılacaktır. TMK md.221/f.1' deki düzenlemeyi karşılayan İMK md. 199/f.1' de '' Bir mesleğin icrası veya bir işletmenin çalışması için belirlenmiş bulunan edinilmiş mallara dahil malvarlığı değerleri'' ifadesi yer almaktadır. TMK md.221/f.1'in lafzından hareket edildiğinde mesleğin veya işletmenin faaliyeti neticesinde doğan mallar yani gelir ve ürünler, sözleşme ile kişisel mal sayılabilecektir. Bir doktorun muayenesindeki tıbbi araç ve gereçler; bir avukatın ofisinde ki masa, bilgisayar, kitapları; bir okul servisi şoförünün kullandığı minibüs; kuaförün mesleği için gerekli aletleri; terzinin dikiş makinesi vb. TMK md.221/1' i anlatan örnekler olarak gösterilebilir. Kural olarak paranın TMK md.221/1 kapsamında kişisel mal sayılması kabul edilmemelidir. Fakat eğer mesleğin icrasının veya işletme faaliyetinin özünü para oluşturuyorsa örneğin belirli ve asgari bir sermaye limitiyle kurulabilen sermaye şirketleri, para alışverişi ile uğraşan banka ve finans kurumları, finansal kiralama şirketleri, döviz alışverişi yapan işletmelerde mesleğin icrası veya işletme faaliyetinin devamı için gereken paranın sözleşmeyle kişisel mal sayılabilmesi mümkündür. 3. Paylı Mülkiyet Konusu Mallar TMK m.222/II hükmü gereğince, eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar, eşlerin paylı mülkiyetinde sayılmaktadır. Bu hükme paylı mülkiyet karinesi denmektedir. TMK m.223 hükmü uyarınca eşler yasal sınırlar içerisinde kişisel mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkında sahiptir. Ancak eşlerin paylı mülkiyetinde olan bir malvarlığı değeri mevcutsa TMK m.223/II gereğince eşlerden biri, diğerinin rızasını almadan bu mal üzerinde tasarrufta bulunamaz. Böylece eşlerin kişisel ve edinilmiş mallarının yanı sıra eşlerin paylı mülkiyetlerinde bulunan mallar da edinilmiş mallara katılma rejiminde yer bulmaktadır. IV.EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNİN SONA ERMESİ Mal rejiminin tasfiyesine yönelik bir davanın açılabilmesi için taraflar arasındaki mevcut mal rejiminin sona ermesi gereklidir. Mal rejiminin sona ermesiyle evlilik birliğinin sona ermesi tarihleri bazı durumlarda aynı değildir.Mal rejiminin sona erme halleri, '' Mal rejiminin sona ermesi ve tasfiye'' üst başlığı altında düzenlenen ve '' sona erme anı'' başlığını taşıyan TMK md.225' de gösterilmiştir. TMK md.225' e göre: '' Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.'' Madde metni incelendiği takdirde, edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erme halleri; eşlerden birinin ölümü, eşlerin başka mal rejimini kabul etmeleri, mahkeme tarafından evliliğin iptaline karar verilmesi, boşanma veya hâkim kararıyla mal ayrılığı rejimine geçilmesi şeklindedir. Sona erme anı tasfiye açısından büyük önem taşımaktadır. Sona erme anı tasfiye yapılırken edinilmiş mallara hangi mal ve değerlerin gireceğini zaman açısından saptamada belirleyici rol oynar. Edinilmiş mallara katılma rejiminde, mal rejiminin devamı süresince edinilen mallar dikkate alınır. Mal rejimi sona erdikten sonra edinilen mallar tasfiyede hesaba katılmayacaktır. A. SONA ERME HALLERİ 1. Eşlerden Birinin Ölümüyle veya Gaiplik Kararıyla Sona Erme Edinilmiş mallara katılma rejiminin devam edebilmesi için evlilik birliğinin de devamı gerekir. Boşanmanın haricinde eşlerden birinin vefat etmesiyle de evlilik birliği doğal olarak son bulacaktır. Akabinde yasal mal rejimi de son bulacaktır. Ölümle beraber mirasın açılması (TMK md. 575) söz konusu olacaktır. Eşlerden birinin ölümü ile birlikte hem mal rejimi sona erecek ve tasfiye söz konusu olabilecek hem de miras açılmış olacaktır. Böyle bir durumda sağ kalan eş birbirinden farklı miras hakkı ve katılma alacağı olmak üzere iki ayrı hakka sahip olabilecektir. Miras hakkı, mal rejiminden doğan katılma alacağından farklı olarak kişisel mallar da dahil edilerek tüm malvarlığı üzerinden hesaplanır. Katılma alacağı ayni nitelikte olmayıp şahsi bir alacak hakkı doğurur. Katılma alacağı, hesaplamalar sonucunda ''artık değer'' çıkma durumunda istenebilirken, miras payı ancak terekede malvarlığı (pasif veya aktifiyle) varsa istenebilir. Ölüm halinde terekenin kapsamının belirlenebilmesi için öncelikle sona eren mal rejiminin tasfiye edilmesi gerekmektedir. Mal rejiminin tasfiyesi yapıldıktan sonra katılma alacağının miktarı belirlenecek ve bu açıdan terekenin alacaklı konumunda mı yoksa borçlu konumunda mı olduğu tespit edilmiş olacaktır. Gaiplik durumunda ne olacağı mal rejiminin sona erme sebepleri(TMK md.225) arasında sayılmamıştır. Fakat TMK md. 35/I' de: '' İlandan sonuç alınmazsa, mahkeme gaipliğe karar verir ve ölüme bağlı haklar, aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır.'' denilerek gaiplik kararının verilmesi halinde gaipliğin, ''aynen gaibin ölümü ispatlanmış'' gibi sonuç doğuracağı hükme bağlanmıştır. 2. Eşlerin Başka Bir Mal Rejimini Kabul Etmeleriyle Sona Erme Evlilik sözleşmesi ile birlikte eşler aralarında bir mal rejimi anlaşması yapmamışlarsa yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olacaklardır. Eşler mal rejimi sözleşmesiyle başka mal rejimini seçtiklerinde uygulanan mal rejimi sona ermiş olacaktır. Başka bir mal rejiminin kabul edilmesiyle edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erme anı TMK md.225/I gereği diğer mal rejimlerinden birinin evlilik birliğinde uygulanmasının kabul edildiği andır. Uygulamanın kabul edildiği an kavramını diğer mal rejiminin uygulanmaya ”başlaması” olarak anlamak gerekir. Bu noktada evlilik birlikteliği devam ederken aynı anda iki ayrı mal rejiminin yürürlükte olamayacağı unutulmamalıdır. Mal rejimi sözleşmesiyle kararlaştırılan diğer mal rejiminin şarta veya vadeye bağlanması durumunda edinilmiş mallara katılma rejimi, şart veya vade gerçekleşene kadar geçerliliğini koruyacaktır. Eşlerin mal rejimi sözleşmesiyle uygulamaya sokacakları diğer mal rejimlerinden birini evlilik birliği içerisinde geçmişe etkili olarak uygulanacağını kararlaştırmaları ve bu şekilde edinilmiş mallara katılma rejimini geçmişe etkili olarak sona erdirmeleri mümkün değildir. Buna karşılık, mal rejiminin sona ermesiyle beraber gerçekleştirilecek tasfiyenin eşlerin anlaşması yoluyla yapılması mümkündür. Bu şekilde yapılacak tasfiyede eşler, sanki mal rejimi daha önceki bir tarihte sona ermiş gibi tasfiyeyi sonuçlandırabilirler. 3. Boşanma veya İptal Davasıyla Sona Erme Boşanma veya iptal davası mal rejimini sona erdiren sebepler arasında sayılmış ve edinilmiş mallara katılma rejimini davaya ilişkin kararın verilme tarihinde değil, dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erdireceği hükme bağlanmıştır. Sona erdirme anının kanun koyucu tarafından karar veya kesinleşme tarihi değil de dava tarihi olarak esas alınmasının sebebi, eşlerden birinin boşanma davası sürerken bu süreçten faydalanarak karşı tarafın katılma alacağını azaltmaya yönelik olası davranışlarının önlenmesidir. Mal rejiminin tasfiyesi davasının boşanma davası ile birlikte açılması veya boşanma davası açıldıktan sonra ayrı bir dava şeklinde açılması durumlarında uygulamada boşanma davası bekletici mesele yapılmakta mal rejimi tasfiyesi davası boşanma davasının sonucuna göre karara bağlanmaktadır. Evlenmenin geçerlilik şartları TMK md.124 vd. düzenlenmiştir. Bu geçerlilik şartlarının eksikliği durumunda, eksik olan şartın niteliğine göre evliliğin mutlak veya nispi butlan ile hükümsüz olması hukuki sonucunun doğacağı kanun koyucu tarafından düzenlenmiştir (TMK md. 145 vd.). Kurucu unsurları var olan fakat geçerlilik şartlarında eksiklik bulunan evlenmenin hükümsüz sayılabilmesi için eksik geçerlilik şartının niteliğine göre mutlak veya nisbi butlan davası açılması ve dava sonucunda evlenmenin hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekmektedir. TMK md. 156' da bu durum: ”Batıl bir evlilik ancak hakim kararıyla sona erer. Mutlak butlan halinde bile evlenme, hakim kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur.” şeklinde ifade edilmiştir. Maddede batıl bir evlilik söz konusu olsa da evlilik birlikteliğinin ancak hakim kararıyla sona ereceği belirtilmiştir. Yukarıda anlattıklarımızdan yola çıkarak batıl bir evlilik de hâkim kararına kadar geçerli evliliğin bütün sonuçlarını doğuracağından mal rejimine ilişkin hükümler uygulama alanı bulacaktır. Herhangi bir şekilde seçimlik mal rejimlerinden birinin devrede olmaması durumunda yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması söz konusu olabilecektir. Mal rejimine ilişkin hükümler gereği hâkimin butlan kararı vermesi, mal rejimini sona erdiren hallerden birisi olarak sayıldığından, doğal olarak edinilmiş mallara katılma rejiminin de sona erme hallerinden birini oluşturacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken her ne kadar batıl evlilik, hakim kararına kadar geçerli evliliğin bütün sonuçlarını doğursa da mal rejimini sona erdirme anı hakim kararı olmayıp, evlenmenin butlanına dair davanın açılma anı olacağıdır. Boşanma ile doğal olarak evlilik birlikteliği sona erer. Evlilik birlikteliğinin sona ermesi de mal rejimini sona erdirecektir. (TMK md.225/II) Boşanma kararının yabancı bir mahkeme tarafından verilmesi durumunda mal rejiminin sona erme anı ne zaman olacaktır? 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 59.maddesi ''... Yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisini yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade edeceği...'' kabul etmiştir. Bu yasal düzenlemeye paralel bir başka düzenleme de, 23.11.2006 gün 26355 sayılı Resmi Gazete' de yayınlanan Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 58.maddesinde yer almaktadır. Sözü edilen düzenlemede; yabancı mahkemelerce verilen boşanma kararları için Türk mahkemelerince tenfiz veya tanıma kararı verilip, tanıma ve tenfiz kararının kesinleşmesi halinde; boşanma tarihinin tanıma ve tenfiz kararının kesinleşme tarihi değil; yabancı mahkemece verilmiş olan kararın kesinleşme tarihi olacağı kabul edilmiştir. Bundan dolayı edinilmiş /9-mallara katılma rejimi eşlerin yabancı mahkemede dava açtıkları tarihte son bulacak ve bu tarihe kadar edinilmiş olan mallar tasfiye de dikkate alınacaktır. 4. Mahkeme Kararıyla Mal Ayrılığı Rejimine Geçilmesi a. Haklı Sebebe Dayanarak Olağanüstü Mal Rejimi Olarak Mal Ayrılığına Geçiş TMK md.206/ I' e göre: “Haklı bir sebep varsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir.” TMK md.206/ II' ye göre: ” Özellikle aşağıdaki hallerde haklı bir sebebin varlığı kabul edilir: i. Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması, ii. Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması, iii. Diğer eşin ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi, iv. Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması, v. Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.” Madde metninde geçen ''Özellikle'' ibaresinden dolayı sayılan bu sebeplerin haklı sebebe örnekler olduğu, kanun koyucunun bu halleri sınırlandırıcı maksatla düzenlemediği, maddede geçen sebepler dışında da haklı sebeplerin söz konusu olabileceği sonucuna varılmaktadır. Eşlerden biri mal ayrılığı rejimine geçmek istiyor ve buna dair haklı bir sebebinin olduğunu iddia ediyorsa mahkemeye başvurarak bu iddiasını ileri sürer hakim ileri sürülen sebebin mal ayrılığı rejimine geçmek için haklı bir sebep olduğu kanaatine varırsa, diğer eşle bu hususta anlaşılıp anlaşılmadığına bakılmaksızın olağanüstü mal rejimi olarak mal ayrılığı rejiminin evlilikte uygulanmasına karar verecektir. Böyle bir durumun varlığı halinde hakimin mal ayrılığı rejimine geçilmesine karar vermesi durumunda, edinilmiş mallara katılma rejimi evlilikte uygulanmaktaysa doğal olarak edinilmiş mallara katılma rejimininde sona ermesi söz konusu olacaktır. Eşlerden birinin haklı sebebinin olduğunu düşünerek mal ayrılığına geçiş davasını açmasına karşılık diğer eşin de davayı kabul etmesi halinde davanın ne yönde şekil alacağı sorusu akla gelebilir. Bu noktada bir kararda Yargıtay; ilk derece mahkemesinin TMK’nun 206.maddesinin uygulanabilmesi için eşler arasında bir çekişme olması gerektiği, tarafların her zaman mal rejimi sözleşmesiyle mal ayrılığını seçebilme olanaklarının bulunması gibi sebepleri göz önüne alarak davada taraflar arasında çekişme olmamasından dolayı davanın açılmasında hukuki yararın bulunmaması dolayısıyla davanın reddine ilişkin verdiği kararı, TMK’nun 206.maddesinde yazılı koşulların oluştuğu davalının yargılamanın devamı sırasında davayı kabul etmesinin davacının aleyhine değerlendirilemeyeceğinden bahisle bozmuştur. b. Ayrılık Kararı Nedeniyle Mal Ayrılığına Geçiş Eşlerden birinin veya her ikisinin kanunda yazılı süreler dahilinde ayrı kalmalarını istemeleri ve buna dair ayrılık davası açmaları veya boşanma davası açılmakla birlikte hakimin ortak hayatın yeniden kurulabileceği yönünde kanaate varması durumunda hakim ayrılık kararı verebilir. (TMK md. 170) Ayrılık kararının verilmesi edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erme sebepleri arasında sayılmamıştır. Ayrılık kararı verilmesiyle beraber evlilik birlikteliği devam edecektir. Hakimin ayrılık kararı vermesiyle kanunda yazılı süreler çerçevesinde hükmedilen süre boyunca eşlerin evlilik birlikteliği fiilen duracak fakat evlilik hukuken geçerliliğini korumaya devam edecektir. Ancak kanun koyucu ayrılığın söz konusu olduğu hallerle alakalı olarak da mal rejimi ile alakalı özel bir düzenlemeye gitmiştir. TMK md.180' e göre: '' Ayrılığa karar verilirse mahkeme, ayrılığın süresine ve eşlerin durumlarına göre aralarında sözleşmeyle kabul edilmiş olan mal rejiminin kaldırılmasına karar verebilir''. Madde metni incelendiği takdirde hakimin, ayrılık kararıyla beraber eşlerin sözleşmeyle kabul etmiş oldukları mal rejiminide kaldırabileceği düzenlenmiştir. Hükmün lafzından hakkında ayrılık kararı verilen eşler arasındaki mal rejiminin kaldırılabilmesi için bu mal rejiminin sözleşmeyle kararlaştırılmış bir mal rejimi olması gerektiği sonucu çıkmaktadır. Halbuki maddenin düzenlenme amacına bakıldığında ayrılık kararı verilen eşlerin arasında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin olması durumunda da hakim gerekli görürse yasal mal rejiminin uygulanmasına son verebilmelidir. Zira ayrılılık kararından sonra her ne kadar evlilik birliği hukuken devam etse de birlikte yaşama ara verilmesinden dolayı ayrılık süresi içinde edinilmiş mallara katılma rejiminin unsurlarından işbölümü ve işbirliğinden söz etmek de mümkün olmayacaktır. Hükümde edinilmiş mallara katılma rejiminin zikredilmemesi yeni kanunun hazırlanma sürecindeki dikkatsizlikten kaynaklanmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar göz önünde tutularak ayrılık kararının söz konusu olduğu durumlarda hakim ayrılıktan dolayı eşler arasındaki mal rejiminin niteliğine (sözleşmesel, yasal) bakmaksızın haksızlıklara yol açabileceğini öngörürse, ayrılık kararıyla beraber TMK md.180' e göre bu mal rejimini de kaldırabilecektir. Mal rejimi kaldırıldığı zaman ne olacağı ise TMK md.180' de düzenlenmiş değildir. Ayrılık kararı verilmesiyle evlilik birlikteliği sona ermeyeceğinden ve evlilik birliğinin bir mal rejimine tabi olması gerektiğinden kaldırılan mal rejiminin yerini yeni bir mal rejimi almalıdır. Mal rejimleri incelendiği takdirde ayrılık kararından sonra kaldırılacak olan mal rejiminin yerini alacak olan en uygun mal rejiminin kanun maddesinin amacı göz önünde bulundurulduğunda mal ayrılığı rejimi olduğu anlaşılmaktadır.