Organ Naklinin Hukuki Niteliği
Gelişen tıp bilimi ve artan hastalıkların ölümle sonuçlanması neticesinde organ ve doku nakli gündeme gelmeye başlamıştır. Organ ve doku nakli ile hedeflenen şey organ yetmezliği nedeniyle yaşam kalitesi düşmüş ve hatta yaşamının sonuna gelmiş olan insanların hayatlarını kurtarmak veya yaşam sürelerini uzatmaktır. İlk olarak göz retinasının nakli ile başlayan organ ve doku nakli zaman içerisinde böbrek, barsak, pankreas, ilik ve hatta kalp nakline kadar ilerleme göstermiştir. Organ ve doku naklinin kişilik haklarıyla yakından ilişkisi olması sebebiyle nakillerin hukuki bir zemine oturtulması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Zira hangi şartlar altında nakil yapılabileceği, nakillerin hukuka uygunluk şartlarını taşıyıp taşımadığı, hangi hallerde organ ve doku naklinin suç teşkil ettiği gibi soruların cevabı hukuki düzenlemelerle ortaya konulmuştur. Bu çalışmada organ ve doku naklinin hukuki boyutu ilgili mevzuat kapsamında incelenecek, ilgili kavramların tanımı yapılarak organ ve doku naklinin uygulaması hakkında bilgi verilecektir. I.ORGAN VE DOKU KAVRAMININ TANIMI A.DOKU Doku, görünüş ve yapısıyla birbirine benzer nitelikler taşıyan ve aynı işlevi yerine getiren, birleşmesi halinde organı oluşturan hücreler bütünüdür. Nesiç olarak da adlandırılan doku, lif veya gözelerden oluşmaktadır. Dokular kendi içinde kas dokusu, sinir dokusu, epitel doku vb. şeklinde sınıflandırılır. İlik, kıkırdak, kornea da dokulara örnek olarak gösterilebilir . Kan ise tıbben doku olarak kabul edilmesine rağmen çoğu ülkede doku ve organ nakli kapsamı içine alınmamaktadır. B.ORGAN Organlar ise göze de denilen hücrelerin bir araya gelerek oluşturduğu doku grubudur. Her organın farklı bir görevi vardır. Organ ile doku arasındaki en büyük fark organın sınırlarının kesin bir şekilde belirli olmasıdır. Mesela kalbin görevi kan pompalamak, pankreasın görevi kan şekerini düzenlemektir. Hücreler birleşerek dokuları, dokular birleşerek organları, organlar sistemi ve bunun sonucunda da insan bedenini oluşturur. C. ORGAN VE DOKU NAKLİ KAVRAMI En anlaşılır tabiriyle doku ve organ nakli; organlarının hasarlı olması sebebiyle tedavi bekleyen hastaların hayat kalitelerinin artması ve yaşam sürelerinin uzatılması amacıyla, canlıdan ya da ölüden alınan doku, organ veya hücrelerin hastalığa sebep olan, hasar görmüş, fonksiyonunu kaybetmiş organ veya dokuların yerine nakledilmesi, hastanın bu şekilde tedavi olmasıdır. 2238 Sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun’un ilgili maddesinde “Tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlarla organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve nakli bu kanun hükümlerine tabidir.” Hükmü ile sadece organ naklinin konusuna değinilmiş fakat “organ nakli” açıkça tanımlanmamıştır. Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’nin 4. Maddesinde ise “Organ ve doku nakli; terminal dönemdeki hastalıklarla mücadele amacı ile uygulanan organ ve doku nakli ameliyesini ifade eder.” Şeklinde ifade edilmiştir. Bugün nakil bekleyen hastaların yaşayabilmesi için doku ve organ nakli tek tedavi yöntemidir. (Tay,2016:107.) D.ORGAN VE DOKU NAKLİ TARAFLARI 1. ORGAN VERİCİSİ Kendisinden organ, doku veya hücre alınan kişiye organ vericisi denir. Organ bağışlayan genelde ölü olmasına karşın şartların varlığı halinde canlı kişiden de organ alınabilmektedir. 2.ORGAN ALICISI Organ alıcısı doku hücre veya organın organ bağışlayandan alınarak kendisine nakledildiği kişidir. Yukarı da da bahsettiğim gibi bu naklin amacı organ alıcısının işlevini yitiren organını sağlıklı organla değiştirerek alıcıyı tedavi etmektir. E.ORGAN NAKLİ TARİHÇESİ Organ naklinin tarihçesi ile ilgili en eski bilinen veri M.Ö 500 lü yıllarda Çinli bir doktorun askerlerin kalbini değiştirme girişimi ve başka Çinli bir doktorun hasta organları sağlam organlarla değiştirdiğine ait kayıtlardır. Daha sonra 1881 yılında İngiliz bir doktor tarafından doğum esnasında kan kaybeden anneye eşinden kan nakledilmiş ve ilk başarılı nakil olarak literatüre geçmiştir. Daha önce de denenmesine rağmen ancak 1950 lu yıllardan sonra böbrek nakli açısından başarılı sonuçlar elde edilebilmiştir. İlk başarılı kornea nakli 1905 yılında Avusturya’da yapılmıştır. 1960 lı yıllardan sonra ise kalp, akciğer nakilleri başarıya ulaşmıştır. Ülkemizde bilinen en eski organ nakli çalışması 1962 yılında kalp nakli üzerinden yapılmış fakat başarısız olunmuştur. Daha sonra 1970 li yılların başından itibaren organ ve doku naklinin gelişmesi amacıyla hayvanlar üzerinde deneyler yapılmıştır . Türkiye’ de ilk başarılı nakil 3 Kasım 1975 tarihinde Dr. Mehmet Haberal ve ekibi tarafından yapılmış olan anneden oğluna, canlıdan canlıya böbrek naklidir. Daha sonra yine Dr. Mehmet Haberal ve ekibi tarafından 1978 senesinde de kadavradan böbrek nakli yapılmıştır. Yine Dr. Mehmet Haberal öncülüğünde aynı ekip 1990 senesinde karaciğer nakli yapmışlardır. Türkiye’de ilk kornea nakli de 1930 yılında yapılmıştır. Kornea nakli bugün ki mevzuat kapsamında kadavradan yapılıyorsa, ceset üzerinde değişiklik yaratmadığı için ölenin yakınlarının rızasının alınması gerekmemektedir. Günümüzde de mevzuatla uygun düştüğü çerçevede doku ve organ nakli yapılarak hastalara umut olunmaktadır. II.ORGAN VE DOKU NAKLİNİN HUKUKİ BOYUTU Doku ve organ nakli dönörden canlıya veya canlıdan canlıya nakil olarak kendini göstermektedir. Ülkemizde kadavradan organ nakli canlıdan organ nakline nazaran daha fazladır. A.CANLIDAN ORGAN NAKLİ Sağlıklı bir bireyin vücut bütünlüğünün bozulması ancak bir diğer kişinin yararına olması şartı ile hukuken kabul edilebilir. 2238 Sayılı Organ ve Doku Alınması Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun çıkarılmadan önce doku ve organ nakli kanunsuz şekilde hukuka uygun olarak kabul edilerek uygulanıyordu. Çünkü naklin, yani bireyin vücut bütünlüğünün bozulmasının hukuka uygunluk açısından neye dayandırılacağı belirlenemiyordu. İlgili kanunun çıkmasından sonra bu tartışmalar son buldu. Yaşayan bireyin kendi yararı olmaksızın başkasının faydasına kendi organını bağışlaması esas itibariyle hukuka uygun değildir. Bu bağışlamanın, bağışlayanın rızası sonucu ortaya çıkması da fiili hukuka uygun hale getirmemektedir. Bu nedenle böyle özel bir durum özel bir düzenlemeyi de beraberinde getirmiştir. Organ ve Doku Alınması Saklanması Ve Nakli Hakkında kanun ile organ bağışı hukuka uygun hale getirilmiştir. Canlıdan organ nakli ile kastedilen insan niteliğine haiz olan kişilerden ölüm anına kadar yapılacak olan doku ve organ naklidir. Burada cenin kavramına değinmekte de fayda var. Cenin ana rahminde olan ve henüz doğmamış, kişi sıfatına haiz olması da sağ doğmasına bağlı olan varlıktır. Bu yüzden ceninden alınan organ ya da doku canlılardan alınan organ ve doku nakli içeresinde değerlendirilmez. Yine aynı şekilde hayvanlardan alınan organların insanlara nakledilmesi de ODASNHK kapsamında değerlendirilmemektedir. Ölülerden, kadavradan organ nakli ile canlılardan organ alınmasında en büyük fark, vericinin kimliğinin gizli olması yönüyle ortaya çıkmaktadır. Ölülerden organ nakli belirli dağıtım kurallarına tabii iken canlıdan organ naklinde organ bağışçısı belirli bir kişiye organını bağışlamaktadır. Ayrıca hukuki açıdan da problem çıkma olasılığı ölüden organ nakline nazaran daha azdır. Canlıdan organ naklinin ölüden organ nakline nazaran daha anlaşılır oluşu belirli şartların varlığının aranmadığı anlamına gelmemektedir. Zira canlıdan canlıya organ naklinin hangi durum ve şartlarda, kimler tarafından, kimlere yapılabileceği ODASNHK ’de ve de Türkiye’nin de 2003 yılında onaylanmasını uygun bulduğu İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi ile belirlenmiştir. Canlıdan Organ ve Doku Naklinin Şartları a.Üstün Amaç Canlı vericiden organ nakli tıp etiği bakımından tartışmalı bir konudur. Zira verici nakil esnasında öyle veya böyle zarar görecektir. Organ alıcısının açısından bakıldığında ise nakil hayati bir önem taşımaktadır. Organ nakli yapılırken alıcı ve vericinin menfaati tartılmalı ve alıcının menfaati göz önünde bulundurulmalıdır. Aynı zamanda nakil, vericinin sağlığına zarar verecek nitelikte olmamalıdır. Mesela böbrek nakli sırasında kalan böbreğin bağışlayan kişinin hayatını devam ettirebilmesi açısından elverişli olup olmadığı araştırılmalıdır. Bunların yanında canlıdan alınacak organ bilimsel ya da ticari amaçlı veya reklam amacıyla değil yalnızca alıcının iyileşmesi ve tedavisi amacıyla olmalıdır. Bu durum ODASNKH’ da da Madde 3 – “Bir bedel veya başkaca çıkar karşılığı, organ ve doku alınması ve satılması yasaktır.” Denilmek suretiyle vurgulanmıştır. a.Zararsızlık ve Elverişlilik İlgili Kanunun 8.maddesine göre “Vericinin yaşamını mutlak surette sona erdirecek veya tehlikeye sokacak olan organ ve dokuların alınması, yasaktır.” Buna göre organ bağışında bulunan vericinin hayatı için tehlike arz edecek nitelikte olan organlarının alınması yasaklanmıştır. Örneğin canlıdan canlıya kalp nakli mümkün değildir. İnsan vücudunda birden fazla bulunan organların (mesela böbrekler gibi) alınıp alınmayacağı doktrinde tartışmalara sebep olmuştur. Fakat genel görüşe göre kişinin hayati fonksiyonlarını etkilemediği müddetçe iki adet bulunan organlardan birinin nakli mümkün görünmektedir . ODASNHK’da naklin elverişliliği hakkında da hüküm kurulmuştur. Madde 9 – “Organ ve doku alınması, aşılanması ve naklinden önce verici ve alıcının yaşamı ve sağlığı için söz konusu olabilecek tehlikeleri azaltmak amacıyla gerekli tıbbi inceleme ve tahlillerin yapılması ve sonucunun bir olurluluk raporu ile saptanması zorunludur.” Buna göre organ ve doku naklinden önce uyuşmazlığın veya uyumun tespiti için ilgili tarama ve tetkikler yapılmalıdır. c.ilgilinin Rızası Organ ve doku nakli geniş anlamda tıbbi bir müdahale sonucu ortaya çıkmaktadır. Tıbbi müdahalelerinde hukuka uygunluğunun tespiti ise anayasa ve diğer yasal düzenlemelerle olacaktır. Anayasada tıbbi müdahaleler hakkında doğrudan uygulanacak madde olarak 17. Madde karşımıza çıkmaktadır. Buna göre ;” Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.” Bunun haricinde özellikle Türk medeni kanunun 23-24. Maddeleri anayasa madde 17’nin benzeri niteliğindedir. İlgili maddelerde kişilik haklarının korunması vurgulanmıştır. TMK 23. Madde de bireyin kişilik haklarının devredilemezliğinin de altı çizilerek kişiyi adeta kendine karşı da korunmaktadır. Hekim tarafından uygulanan tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğunu kabul edebilmek için aranan öncelikli şartlardan biri de ilgilinin rızasıdır. Kişinin bu rızayı verebilmesi için rıza ehliyetine de sahip olması gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu Madde 10’ a göre “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir.” Hastanın kendisine yapılacak tıbbi müdahaleye rıza gösterebilmesi için müdahalenin sonuçlarını anlayabilecek yetenekte olması aranır. Bunun için akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi kısıtlılık hallerinde ya da yaş küçüklüğü sebebiyle hastanın rızasının sakatlanacağı hallerde ,müdahale ile ilgili riskleri değerlendiremeyecek olduğu kabul edildiğinden ehliyetsiz oldukları kabul edilmektedir. Kişinin ergin olması veya kanunda sayılan hallerle ergin sayılması durumunda, ayırt etme gücünün de varlığıyla beraber kişi artık tam ehliyetli olacaktır. Tam ehliyetliler de tıbbi müdahalelere rıza gösterebilmektedirler. Bununla birlikte ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin ( 18 yaşından küçük olmak) tıbbi müdahalelere rıza gösterme imkanları yoktur. Küçük yerine yasal temsilcileri onun adına açıklama yapabilmektedir. Fakat organ nakli açısından durum farklıdır. Bu konuya aşağıda detaylıca değinilecektir. Küçüklerin tamamının ayırt etme gücünden yoksun olduğu söylenemez, Küçük olmakla beraber ayırt etme gücüne sahip olanlar doktrinde “sınırlı ehliyetsiz” olarak nitelendirilir. Medeni kanunumuzda hangi yaş aralığında bulunan küçüklerin ayırt etme gücüne sahip olacağı hakkında belirli bir düzenleme yoktur. Bu durum genelde somut olayın özelliğine göre belirlenmektedir. 490. Ayırt etme gücüne sahip küçüklerin ise tıbbi müdahalelere rıza gösterip gösteremeyeceği konusu doktrinde tartışmalıdır. Buna karşın 12 yaşından küçük olanlar mutlak suretle ayırt etme gücünden yoksun kabul edilir . İşte canlıdan canlıya organ nakli işleminin de hukuka uygun olması için organ bağışlayanın rızası aranmaktadır (Erman,2003: 80). ODASNHK madde 6 da “Onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden organ ve doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunludur. ” denilerek vericinin rızasının önemi vurgulanmıştır. Zira ilgili madde de vericinin yalnızca sözlü rızasının alınması yeterli görülmemiş rıza gösterirken hangi şekil şartlarına uyulması gerektiği de açıklanmıştır. Bunun yanında on sekiz yaşını doldurmamış ve temyiz kudretine sahip olmayan kişilerden de organ ve doku alınamayacağı 5. Madde de belirtilmiştir. Buna göre madde metninde zikredilen kişilerden doku ve organ nakli sağlanamayacağı gibi veli ve vasilerinin rızası ile de nakil işlemi mümkün olmayacaktır. Ayrıca organ ve doku nakline ilişkin rıza kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanılması şeklinde ortaya çıktığı için kişinin şahsen rıza göstermesi gerekir, temsilciler aracılığı ile rıza alınamaz. Kısıtlıların ise doku ve organ nakline rıza göstermeleri akıl hastalığı veya akıl zayıflığı gibi durumların haricinde mümkün görülmektedir. Yine Hasta Hakları Yönetmeliğinin 29. Maddesinde de organ nakli için aranan şartlara değinilmiştir. Buna göre” 18 yaşından küçük ve mümeyyiz olmayanlardan organ ve doku alınamaz. Bu şartları tamam olanlardan teşhis, tedavi ve bilimsel amaçlar ile organ veya doku alınması, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun'un 6 ncı maddesinde öngörülen yazılı şekil şartına tabidir. “ Özetlemek gerekirse; ayırt etme gücüne sahip ve 18 yaşını doldurmuş olan kişiler organ vericisi olabilirler. Ayrıca ayırt etme gücüne sahip, 18 yaşını doldurmuş yetişkin kısıtlılar da organ bağışı yapabilirler. Buna karşın 18 yaşından küçüklerden, ayırt etme gücüne sahip olmayanlardan ve akıl hastalığı ile akıl zayıflığı bulunanlardan hiçbir şekilde organ alınamaz . Organ vericinin rızası alınmaksızın nakil işlemi yapılırsa fail Türk Ceza Kanunu kapsamında cezalandırılır . c.Bilgi Verme ve Araştırma Yükümlülüğü ODASNHK 7. Maddesine göre organ ve doku naklini gerçekleştirecek olan hekimler vericiyi nakil konusunda fakat nakilden önce aydınlatma ve bilgilendirme yükümlülüğü altındadır .Bilgi verme ve araştırma yükümü kısaca aydınlatma yükümlülüğü olarak nitelendirilir. Nakil işlemini gerçekleştirecek olan hekim tarafından yapılan aydınlatma nakil esnasında veya sonrasında ortaya çıkabilecek genel ve özel nitelikli bütün riskleri barındırmalıdır. Bunun yanında nakil vasıtası ile alıcıya sağlanacak olan faydadan da bahsetmekte yarar vardır. Alıcının da, organ verici kadar geniş kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde olmasa da bilgilendirilmesi doktrinde kabul edilmiştir (Gökcen,2000: 71). d.Diğer Şartlar ODASNKH 7. Maddesinin Bilgi verme ve araştırma yükümlülüğü başlığı altında organ ve doku naklinin diğer şartlarından da bahsedilmiştir. Bunlardan biri nakli gerçekleştirecek olan hekimin “Vericinin evli olması halinde birlikte yaşadığı eşinin, vericinin organ ve doku verme kararından haberi olup olmadığını araştırıp öğrenmek ve öğrendiğini bir tutanakla tespit etmek”. Zorunda olduğudur. Organ veren kişi şayet evli ise eşi durumdan haberdar edilir. Fakat eşten icazet vermesi beklenmez, haberdar olması yeterlidir. Diğeri ise alıcı ve vericinin isimlerinin birbirine açıklanmamasıdır. Bunun başlıca nedeni, alıcı ile verici veya yakınları arasında ileride gerçekleşebilecek uyuşmazlıkları önlemektir. Bu yasak doktorlar için getirilmiş olup verici veya alıcının kendilerini açıklaması madde kapsamında sayılmamaktadır . B.ÖLÜDEN ORGAN VE DOKU NAKLİ Organ ve doku naklinin bir diğer çeşidi ise ölüden nakil yapılmasıdır. Uygulamada canlıdan canlıya organ nakline nazaran ölüden organ nakline daha sık rastlanmaktadır . Bunun başlıca sebebi canlıdan organ alınmasında yalnızca vücudumuzda iki adet bulunan organlardan birinin alınabilmesi, vericinin yaşamını tehlikeye düşürecek nakillerde bulunulamaması gibi nedenlerdir. Diğer yandan canlı vericiden alınan organlar yalnızca alıcının tedavisi amacıyla kullanılmaktayken ölüden alınan organ bilimsel amaçla da kullanılabilmektedir. Canlıdan nakilde olduğu gibi ölüden organ naklinin de hukuken geçerli olabilmesi içi bazı şartların varlığı aranmaktadır. 1.Ölüden Doku Ve Organ Naklinin Şartları 1.Ölüm Ölüden organ alınabilmesi için öncelikli şart ölüm halinin gerçekleşmiş olmasıdır. Ölüden organ naklinin sağlanabilmesinde ölüm zamanının belirlenmesi de önem teşkil etmektedir. Ölüm kavramını beyin ölümü ve biyolojik ölüm olarak iki başlık altında inceleyebiliriz. Kadavradan organ ve doku naklinin sağlanabilmesi için aranan ölüm kriteri beyin ölümüdür. Fakat biyolojik ölümün tanımını yapmakta da fayda vardır. 1.1.Biyolojik Ölüm Klasik ölüm olarak da adlandırılan biyolojik ölüm en anlaşılır tabiri ile vücudun bedene can veren kas, sinir ve dolaşım sistemlerinin fonksiyonlarını yitirmesi ile organlarının bir nevi iflas etmesi, suni aracılar olmadan kendi başlarına işlev gösterememesi sonucu ortaya çıkan ölüm durumudur. Kişinin aldığı son nefes ve kalbinin son kez atması sonucu biyolojik anlamda ölüm hali gerçekleşmiş olacaktır. Böyle bir durumla karşılaşıldığı zaman yapılan müdahale sonucu hasta hayata döndürülebiliyorsa ölüm hali gerçekleşmemiş olacaktır. Ancak bütün müdahalelere rağmen hastanın yaşam fonksiyonları yerine gelmiyorsa yine klasik anlamda ölüm meydana gelmektedir. 2.1.Beyin Ölümü Organ Ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliğinin EK-1. Maddesinde beyin ölümü tanımı yapılmıştır. Buna göre ; “Beyin ölümü klinik bir tanıdır ve tüm beyin fonksiyonlarının tam ve geri dönüşümü olmayan kaybıdır.” Ölüden organ alınmasına ilişkin vericinin ölü olması şartı kalbinin durması anlamında değil beyin ölümünün gerçekleşmesi anlamındadır . Günümüzde insanın ölüm anının belirlenmesindeki ölçüt beyin ölümüdür ve tıbbi anlamda beyin ölümünün gerçekleşmesi ile artık canlıdan bahsedilemeyecektir. 20.yüzyılın ilk yarısında teknolojik gelişmeler insan vücudunda herhangi bir bilinç belirtisi olmasa bile vücudun işlevini sürdürmesini mümkün kıldı.1960’ların sonunda tüm beyin fonksiyonlarının tamamen ve geri dönülemez olarak sona ermesi şeklinde anlaşılan bu durum beyin ölümü kavramının ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu kavram ve beyin ölümü kriterleri 1968 yılında Harvard Tıp Okulu geçici kurulu tarafından formüle edildi. Buna göre beyin ölümü, merkezi sinir sisteminin kafa tası içinde kalan kısmı olan beyin, beyin sapı ve beyinciğin tamamının tüm işlevlerinin geri dönüşümsüz olarak yitirilmesidir. Beyin ölümü hali kardiyolog, nörolog, nöroşinürjiyen, anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan 4 kişilik hekimler kurulunca oy birliğince sağlanacaktır. Beyin ölümü, koma ve bitkisel hayat birbirine karıştırılan kavramlardır. Koma, kişinin uzun süren bilinçsizlik durumunu ifade eder ve komada ki kişi bilinçli olarak hareket edemez, konuşamaz, duyamaz. Bitkisel hayatta ise hasta ses çıkartabilir, gözlerini açıp kapatabilir, ışığa veya sese tepki verebilir ,bakımı sağlandığı sürece yıllarca yaşayabilir. Beyin ölümü halinde ise hasta artık geri dönülemez bir yola girmiş kabul edilir, kendi başına nefes alamaz mutlaka makinalarla desteklenmesi gerekmektedir. Komada ise hasta kendi kendine nefes alabilmektedir. ODASNHK’nın ölüm halinin saptanması başlıklı 11. Maddesinde ölüm durumunun nasıl belirleneceği açıklanmıştır. Buna göre ;“Bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölümün gerçekleştiğine, biri nörolog veya nöroşirürjiyen, biri de anesteziyolji ve reanimasyon veya yoğun bakım uzmanından oluşan iki hekim tarafından kanıta dayalı tıp kurallarına uygun olarak oy birliği ile karar verilir” . Madde metninde bahsedilen hekimlerin organ naklini gerçekleştirecek olan hekimlerden farklı hekimler olması gerekmektedir (Aksaray,2012:16) 2.Rıza Kadavra olarak da nitelendirilen ölü vericiden organ alımının diğer şartı ölen kişinin rızasıdır. Öldükten sonra rıza alınamayacağından ölmeden önce ki yazılı rızası veya ailesinin rızası aranmaktadır. ODASNHK’nın 14 maddesinde “ – Bir kimse sağlığında vücudunun tamamını veya organ ve dokularını, tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlar için bıraktığını resmi veya yazılı bir vasiyetle belirtmemiş veya bu konudaki isteğini iki tanık huzurunda açıklamamış ise sırasıyla ölüm anında yanında bulunan eşi, reşit çocukları, ana veya babası veya kardeşlerinden birisinin; bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının muvafakatiyle ölüden organ veya doku alınabilir.” Organ vericinin sağlığında yazılı bir şekilde veya iki şahit huzurunda organlarını bağışlayacağını bildirmesi aranmıştır. Bu açıdan ölüden organ nakli oldukça sıkı şekil şartına bağlanmıştır . Kişi vefat etmeden önce organ bağışında bulunacağını vasiyetname ile belirtebilme yeterliliğinde bulunmalıdır. Yani vasiyetname düzenleyebilmek için Türk Medeni Kanunu madde 502 de belirtilen ayırt etme gücüne sahip olma ve 15 yaşını doldurmuş olmak şartlarının sağlanması gerekmektedir. Ölen kişinin yazılı bir beyanı veya iki tanık huzurunda organ bağışı hakkında açıklaması yoksa ölümünden sonra, madde metninde belirtilen sırasıyla, ölüm anında yanında bulunan akrabaları da bağışa rıza verebilecektir. Madde metninde sayılan akrabaları da yanında yoksa herhangi bir yakınının onayı ile ölen kişiden nakil gerçekleştirilebilecektir. Ölenin yakınları arasında organ nakli ile ilgili görüş ayrılığı oluşursa organ alımına izin veren kişinin onayına riayet edilmesi gerektiği doktrinde kabul edilmiştir. Ölüden organ alınmasına ilişkin aynı maddenin devamında “Aksine bir vasiyet ibraz edilmedikçe yoksa, kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan dokular alınabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Yine aynı maddede ölen kişinin yaşarken kendisinden doku ve organ alımını yasaklaması, reddetmesi hallerinde bu kişinin ölümünden sonra organ alınamayacağı hüküm altına alınmıştır. Organ ve doku alımıyla ilgili rıza aranmayan hallere birinci istisna yukarıda bahsettiğim gibi ceset üzerinde değişiklik yaratmayacak dokuların naklidir. Bir diğer istisnaya ise aynı maddenin devamında yer verilmiştir. Buna göre doğal afet ya da kaza neticesinde hayatı sona eren kişinin yakınlarına ulaşılamıyorsa ve acil, acele nakil gerektiren hallerde, madde metninde belirtilen şartların varlığı halinde rıza aranmadan nakil yapılabilmektedir. III. ORGAN VE DOKU DAĞITIMI Organ ve doku nakli ile ilgili diğer bir sorun vericiden alınan organların hangi kriterlere göre dağıtılacağıdır. Zira günümüzde organ yetmezliği, organının işlevini yerine getirmemesi sebebiyle hayati risk taşıyan ve nakil bekleyen hastaların çokluğuna karşın bağışta bulunmak isteyenler de bir o kadar azdır. Böyle bir durumda organ naklinin hangi hastaya yapılacağı sorunu gündeme gelmektedir. . Konu ile ilgili Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliğin de “m.15 – (1) Organ dağıtımı elektronik ortamda yapılır. Nakil merkezleri kendilerinde sıra bekleyen hastalara ait listeleri güncelleştirmek zorundadır. Organ ve doku dağıtımı, Bakanlıkça belirlenen esaslara göre yapılır” hükmüne yer verilmiştir. Bakanlığın 28.05.2008 tarih ve 19735 sayılı Onayları ile yürürlüğe giren Ulusal Organ Ve Doku Nakli Koordinasyon Sistemi Yönergesinin 5. Maddesinde organ dağıtımı hakkında izlenecek yol açıklanmıştır. Canlılardan organ alınması ile ilgili ise ODASNKH Ek Madde 2 ye göre - (Ek:15/11/2018-7151/16 md.) “Canlıdan organ nakli; alıcının en az iki yıldan beri evli olduğu eşi ile dördüncü dereceye kadar (dördüncü derece dahil) kan ve kayın hısımlarından yapılabilir. Organ nakli gereken hastalığın evlilikten sonra teşhis edildiği durumlarda eşlerin en az iki yıllık evli olması şartı aranmaz” Madde metninde belirtilen kişiler dışında, örneğin vericinin arkadaşı, nişanlısı veya çok sevdiği birine organ bağışında bulunmasını istemesi üzerine etik değerlendirilmesi Organ Nakli Değerlendirme Etik Komisyonları tarafından yapılacaktır. Etik kurulunca uygun görüldüğü takdirde nakil gerçekleştirilebilecektir. Bunun yanında canlıdan organ alımıyla ilgili madde metninde sayılan akrabaların dışında kalan kişilere organ bağışlamak için Organ Nakli Değerlendirme Etik Komisyonunun rızası aranmakta ise de uygulamada komisyonun bağışı sıklıkla reddettiği görülmektedir. Organ dağıtımı ile ilgili bahsedeceğim son husus çapraz nakildir. Çapraz nakil, kanunda belirtilen akrabasına organ bağışında bulunmak isteyen kişilerin doku uyuşmazlığı sebebiyle naklin gerçekleşmemesi üzerine organı, nakil bekleyen başka bir hastaya uyuyorsa nakil o hastaya yapılır. O hastanın akrabalarının organı da bağışta bulunmak isteyen kişinin organ bekleyen akrabasına nakledilir. Böylece çapraz nakil sistemi oluşturulmuş olur. İlgili Yönetmeliğin 4/-ç maddesinde çapraz nakil düzenlenmiştir. Buna göre “Çapraz nakil: Canlı uygunsuz vericisi olan ve bekleme listesinde bulunan hastalar arasında verici değiştirmek suretiyle yapılan nakil türünü..” ifade etmektedir. SONUÇ Organ ve doku nakli günümüzde birçok insana umut olan yegane tedavi kaynağıdır. Ülkemizde ve dünyada organ naklinin önemi kabul edilmektedir. Zira organları işlevini yitirmiş olan hastaların iyileşmesi ve hayatına devam edebilmesinin tek yolu organ naklidir. Organ nakli çeşitliliği açısından canlıdan canlıya organ nakli ve ölüden yani kadavradan organ nakli olarak ikiye ayrılmaktadır. Canlıdan organ naklinin gerçekleşmesi kanunda belirtilen belirli şartların varlığı halinde mümkün kılınmaktadır. Buna göre aranan öncelikli şart vericinin rızasıdır. Bunun yanında alıcıya nakil esnasında ve sonrasında oluşabilecek durumlar hakkında bilgi verilmesi, vericinin eşi varsa nakilden haberdar edilmesi gerekmektedir. Ayrıca kişinin organ nakline rıza gösterme ehliyeti olmalıdır. Zira 18 yaşından küçükler organ bağışında bulunamayacağı gibi 18 yaşından büyük olup akıl hastalığı olanlar da bağış açısından rıza gösterememektedir, gösterdiği rıza kabul edilmemektedir. Organ naklinin bir diğer çeşidi ise ölüden organ alınmasıdır. Kadavradan organ alımının hukuka uygun olabilmesi için de bazı şartların varlığı aranmaktadır. Bu şartlardan birincisi ölüm halidir. Organ nakli için tıbben ve hukuken kabul edilen ölüm beyin ölümüdür. Beyin ölümünün gerçekleşmesinden sonra ölenin sağlığında yazılı olarak açıkladığı rıza ile veya şahitler huzurunda verdiği rıza ile organları nakledilebilir. Bu durumlardan ikisi de gerçekleşmemişse ölüm anında yanında olan, kanunda tahdidi olarak belirtilmiş kişilerin rızaları ile organ ve doku nakli gerçekleştirilebilmektedir. Bunun yanında ceset üzerinde değişiklik yaratmayacak nakiller ile doğal afet veya kaza sonucu ölüm gerçeklemesi halinde şartların varlığı ile rıza aranmamaktadır. Organ dağıtımı ise Yönetmelik gereğince Bakanlıkça çıkartılan Yönerge ’de belirtilen usul ve esaslara göre yapılmaktadır. Canlıdan canlıya organ nakli ancak kanunda sayılan akrabalara yapılabilmektedir. Bunun yanında akrabalar dışındaki kişilere yapılacak olan nakil ancak etik kurulu tarafından uygun görüldüğünde gerçekleştirilebilmektedir. Uzun zamandan beri değişiklik yapılmayan mevzuat hükümleri uygulamada bazı sorunlara sebep olmuştur. Özellikle ölü vericiden organ alınması hususunda günümüzde her bireyin erişebildiği e-nabız sistemi üzerinden veya sürücü ehliyetinde “organlarımı bağışlıyorum” ibaresini seçerek organ ve doku nakline rıza verebileceğimiz görülmektedir. Hâlbuki bu durum kanunun ölü vericiden organ alınmasında rızaya ilişkin ilgili maddesiyle uyuşmamaktadır. Zira mevzuatta ölü vericiden organ nakline rıza verilmesiyle ilgili resmi veya el yazılı vasiyetname düzenlenmesi veya rızanın iki tanık huzurunda açıklanması gibi sıkı şekil şartları düzenlenmişken e-nabız sistemi üzerinden tabiri caizse tek tık ile ya da sürücü belgesindeki seçeneği işaretlemek ile organlarımızı bağışlayabiliyor olmak ne kadar doğruyu yansıtır tartışmalıdır. Bunun yanında ailenin rızasının alınmadığı hallerden olan kaza esnasında kişinin ölmesi durumu oldukça geniş kapsamlı olup kazanın tür ve niteliklerinin mevzuat çerçevesinde belirtilmesi gerektiğini düşünmekteyim. VII.KAYNAKÇA KİTAPLAR ASLANOVA, Kemale (2017) Sağlık Hukuku Ders Notları, Aristo Yayınevi,1.Baskı AYAN, Mehmet (2016) Medeni Hukuka Giriş, Seçkin Yayıncılık. ERMAN, Barış. (2003) Ceza Hukukunda Tıbbi Müdahalelerin Hukuka Uygunluğu, Ankara, Seçkin Yayınevi, 1.Baskı. GÜLEL, İlhan .(2018). Tıbbi Müdahaleye Rıza, Ankara, Seçkin Yayınevi,1.Baskı. HAKERİ, Hakan. (2018) Tıp Hukuku, Ankara, Seçkin Yayınevi,15.Baskı, HAKERİ, Hakan. (2014) Tıp Hukuku El Kitabı, Ankara, Seçkin Yayınevi,8.Baskı, HATEMİ H., KALKAN OĞUZTÜRK B., (2013), Kişiler Hukuku ,Vedat Kitapçılık,5. Baskı. ÜÇIŞIK, H. Fehim. (2017) Sağlık Hukuku, İstanbul , Ötüken Yayınevi, 1.Baskı VURAL Abdulgaffar, CANTÜRK Gürol ,(2019), “Türk Hukukunda Organ ve Doku Nakli “ Tıp Hukuku, 1. Baskı. Ankara, Türkiye Klinikleri; ss. 62-71. SERT, Gürkan, GÖRKEY Şefik (2016) “Canlı vericiden organ doku aktarımı Türkiye’de ki yasal Düzenlemelerin Tıp Hukuku ve Etiği Açısından Değerlendirilmesi” NURAN YILDIRIM ARMAĞAN KİTABI, Betim Yayınevi, 1.Baskı MAKALELER AKSARAY, Buse. (2012) “Organ ve Doku Naklinin Hukuki Boyutu” , Sağlık Hukuku Makaleleri-II, İstanbul Barosu Yayınları, ss153-166. AYDIN, Çağrı.(2011) , “Organ veya Doku Ticareti Suçu “1.Sayı, Ankara Barosu Dergisi, ss. 129-135. DEMİRCAN, Ayhan (2012) “Göz Hekimlerinin Kornea Nakli Sürecinde Karşılaştıkları Tıbbi, Hukuki ve Etik Sorunlara Yaklaşımlarının Değerlendirilmesi”, Türkiye Klinikleri Tıp Bilimleri Dergisi. GÖKÇEN, Ahmet. (2000),”Organ ve doku Nakli Üzerine Düşünceler” ,Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C: 8, ss.63-85. GÜL, Asiye, ANDSOY Işıl Işık (2018) “Hemşirelerin Beyin Ölümü ve Bitkisel Hayat Konusundaki Bilgi ve Düşünceleri “ Bakırköy Tıp Dergisi Sa:14, ss.1-7 . KILIÇOĞLU, Ahmet (1991), “Organ Nakli Ve Doku Alınmasının Hukuksal Yönleri”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sa :2, ss.246-265. KOÇAK SÜREN ,Özlem (2007) ,Organ ve Doku Naklinin Yasal ve Etik Açıdan İncelenmesi , TBB Dergisi, S:73, ss.174-195. KARAMAN, Fikret. (2019) “Organ Nakli ve Dini Boyutu Üzerine Bir Değerlendirme “ , Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi , c:1,S:10. ETTEMA, Eric J. (2015),Brain Death, Depertman of Medical Humanities, Amsterdam UniversityMedicalCenter,ss.2/8(.https://www.researchgate.net/institution/Amsterdam_University_Medical_Center) ÖZEL, Çağlar. (2002) , “Medeni Hukuk Açısından Ölüm Anının Belirlenmesi ve Ceset Üzerindeki Hakka İlişkin Bazı Düzenlemeler” , Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:51,Sa:1, ss.43-77. SANSAR, Hatice Arzu.(2018) “Organ ve Doku Naklinin Özel Hukuk Açısından Değerlendirilmesi”, Uluslararası Sağlık Hukuku Kongresi , ss.71-89. TAY, Murat (2016) , “Türkiye’de Doku ve Organ Naklinin Önemi”, Sağlık Akademisyenleri Dergisi , C:3,Sa:3, ss.106-110. TOPCAN, Abbas Sercan TARİHSEL ve TEOLOJİK PERSPEKTİFTEN ORGAN NAKLİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, İkinci Sınıf Öğrencisi, Burdur, Türkiye . YILMAZ, Ergün (2012), “Organ Ve Doku Nakli” , ANKARA BAROSU SAĞLIK HUKUKU DİĞESTASI DERGİSİ, Sa:2,ss.203-230. TOPBAŞ, Eylem, BİNGÖL Gülay (2016) , “Türkiye’de Kadavra Dönörden Gerçekleştirilen Organ Nakline Etki Eden Faktörler” , Nefroloji Hemşireliği Dergisi, Sa:2, ss.77-88. TEZLER AYDIN, Murat (2008) , “Tıbbi Müdahale Olarak Organ Ve Doku Naklinin Cezai Sorumluluğu” ,Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. GİR ,Onur.(2006) “TÜRK CEZA YASASI’NIN (2004) ORGAN AKTARIMI İLE İLGİLİ MADDELERİNİN TIP ETİĞİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. USLU, Recep (2018), “Organ Naklinin Sosyal ve Hukuki Niteliği”, Dönem Projesi, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. ELEKTRONİK KAYNAKLAR https://www.researchgate.net/profile/Mustafa_Cakir3/publication/329983931_International_Congress_On_Health_Law/links/5dfba0d1299bf10bc368b28d/International-Congress-On-Health-Law.pdf#page=77 https://tr.wikipedia.org/wiki/Koma Koma ve Bitkisel Hayatın Farkları Nelerdir? https://totm.inonu.edu.tr/yukle/files/capraz.pdf DİĞER KAYNAKLAR VURAL Abdulgaffar, CANTÜRK Gürol ,(2019), “Türk Hukukunda Organ ve Doku Nakli “ Tıp Hukuku, 1. Baskı. Ankara, Türkiye Klinikleri; ss. 62-71 Keskin C, Gökgöz G, Altıntaş H.(2015)” Doku Organ Bağışı”, HUTF Halk Sağlığı AD. Toplum Eğitim Sunumları DEMİRCAN Ayhan, (2010),” Kornea Naklinin Adli Bilimler Açısından Değerlendirilmesi” Eğitim Sunumlar, http://www.halksagligi.hacettepe.edu.tr/diger/topluma_yonelik.php GÖZÜBÜYÜK, Alper, “Solid Organ Nakil Tarihçesi”, Akciğer Nakli ss.1-7 ://www.jcam.com.tr/files/KATD-1720.pd